8 Aralık 2013 Pazar

St.Petersburg Vadakanal Altyapı Su Müzesi-1

1861'de yapımı tamamlanan su kulesi St. Petersburg'a yıllarca hizmet etmiş. Terfi istasyonlarının gelişmesi üzerine işlevini yitiren bu kule, 2002'de restorasyon ile bir altyapı su müzesi haline getirilmiş. İçerisinde milattan önceki çağlardan günümüze kentsel alt yapıcılık ve su yolları ile ilgili gerçek örnekler, maketler ve tarihsel dokümanlar ilgi çekiyor. 

Kulenin mimari güzelliği dışarıdan bakıldığında, muadillerine nazaran bir su kulesi görünümünden ziyade, daha çok bir kale kulesini andırıyor. Mimarları E.G. Shubersky ve I.A. Merts.

Müze hem su kulesi hemde rezervuar bölümünü kapsıyor. Rezervuar bölümünde günün belirli saatlerinde interaktif gezi programları sunuluyor. Bende o gezilerden birine katıldım. Su ile ilgili hem çocuklara hem de yetişkinlere çok önemli bilgiler sunuluyor ve suyun önemi anlatılıyor.

Müzede 3 ana bölüm var.

St.Petersburg'un su dünyası: Bu bölümde St.Petersburg'un kentsel altyapısı ile ilgili tarihsel süreç sunuluyor. Yandaki resimde görünen kule kısmında sergileniyor. Yukarı çıkmak için basamaklar biraz yorucu gelebilir ama sonuna kadar çıkmanızı tavsiye ederim.

Odundan boruları, eski su kuyularını, eski su yollarını, haritaları, sifon ve ters sifon planlarını ve su ile ilgili başka birçok plan ve proje görmek mümkün. Özellikle plan ve projelerin sunumu, tarihsel süreçteki gelişmeyi çok net gözler önüne seriyor. Projelerin hazırlanış ve sunuş şekilleri çok etkileyici. Detaylara çok önem verilmiş. En çok dikkat çeken konu, su yapılarının mimari bir estetik ile planlarda hazırlanıp sunulması. 







Yandaki resim, 1804 yılında Rusya'da, kullanılan ve ağaç gövdesinden oyarak yapılmış ahşap su borusu örneğidir. O yıllarda metalin işlenmesi için gerekli endüstrinin bulunmaması ve plastiğin henüz yaygınlaşmaması üzerine, beton kanalların yanında, suyun donmasını önlediği için ahşaptan su boruları da kullanılıyormuş.






Sutaşı projesi ön cephe çizimi. Rusların su taşı dediği aslında bizim bildiğimiz çeşme. Çünkü o zamanlar musluk yok ve su bir taş oluğun içinden akıyor. O nedenle de adına su taşı diyorlar (каменных водопоев). Özellikle mimariye dikkatinizi çekerim.



Tablo görünümlü bu çizim aslında dere yatağı altından geçen bir ishale hattını gösteren proje. Teknik ismiyle sifonik geçiş yada sifon geçişi. St. Petersburg içinden geçen Neva nehrinin kolları nedeniyle Rusların bu tip geçiş yapılarına çok ihtiyacı olmuş. 







Bu fotoğrafı interaktif sunum yapılırken bir video gösteriminden çektim. Videoda Petersburgun su için geçirdiği tarihsel gelişimi anlatıyordu. İklimi nedeniyle kış aylarında donan kanalları odun ateşi ile ısıtıp, içinden su almaya çalışan insanları görüyorsunuz. Video bu resim karesinden çok daha etkileyiciydi. 


26 Eylül 2013 Perşembe

St.Petersburg Taşkın Önleme Projesi

St.Petersburg, kuzeyin Venediği olarak tanımlanır. Venedik ile benzer olarak, şehrin kurulu olduğu alan taşkınlara karşı oldukça hassastır. Tarihinde birçok taşkına maruz kalan St.Petersburg, en büyük doğal afeti, normal nehir kotunun 4.21m  üstünde kaydedilmiş bir taşkın ile yaşamıştır (1824).

Kurulduğu 1703 tarihinden bu yana St.Petersburg , sık sık taşkına maruz kalmaktadır. Taşkınlarda birinci etken fırtına dalgaları olarak ortaya çıkmaktadır. Fırtına dalgası, deniz yüzeyinin fırtına veya kasırga gibi bir alçak basınç sistemi nedeniyle kabarmasıdır. Fırtına dalgaları, başlıca rüzgârın deniz yüzeyini itmesi sonucu dalgaların deniz seviyesi üzerinde yığılmasıla oluşur.

File:Surge-en.svg

Aslında bu dalgalar taşkın oluşumunda o kadarda etkili değil ancak sinerjik bir durum içinde taşkın kaynağı görevi görmektedir. Bu durumu daha açık bir şekilde şöyle anlatabilirim: Şehir aslında iki ana su rezervuarı arasında kalmaktadır; Ladoga gölü ve Neva limanı (Finlandiya körfezi). Bu iki rezervuarı birbirine bağlayan ana kaynak ise şehrin kalbinden geçen büyük Neva Nehridir.



Ladoga gölünden gelen sular Neva nehrinden Finlandiya körfezine dökülür. İşte tam bu noktada birleşik kaplar kuralını göz önüne alarak taşkının ana mantığına ulaşabiliriz.Ladoga gölünden gelen sular, Finlandiya körfezinde ki fırtına dalgaları nedeniyle rahatça denize akamamaktadır. Böylece sular nehir yatağında birikip, nehirde ki su seviyesini arttırmakta ve taşkın oluşturmaktadır. Fırtına dalgaları bu süreçte akışı bloke etmektedir.

Bu sorunun çözümü olarak, Finlandiya körfezinde dalga perdeleri (dolgu anroşmanı) inşa edilmiştir. Dalga perdelerinin amacı, fırtına esnasında oluşan dalgaların, Neva körfezine ulaşmasını engellemek ve Neva nehrinin akışının sürekliliğini sağlaması yönündedir. Dalga perdesi, işlevsel bir nitelikle Gorskaya, Kotlin adası ve Bronnayı birbirine bağlayan 25 km uzunluğunda 6 şeritli bir karayolu olarak inşa edilmiştir.



Bu yapının diğer bileşenleri ise şöyle:

  • 6 tane taşkın savağı
  • 10-12 m uzunluğunda radyal geçit kapıları
  • Toplamda 64 tane 24m genişliğinde çelik kapı
  • 110m açıklığa ulaşabilen 2500 tonluk dikey geçit kapıları
  • Her biri 4330 tonluk, 200m açıklıklı yatay çelik geçit kapıları
  • 110 m açıklıklı çelik asma köprü
  • 1.6km betonarme viyadük
  • 1.3km muhtelif betonarme tünel 
  • Taşkın tahmin ve karar sistemi 
 




19 Ağustos 2013 Pazartesi

Kıbrıs'ın suyu Türkiye'den gidecek

Yavru vatanımız Kıbrıs'ın su sorunu yıllardır var olan bir problemdi. İçmesuyu için temiz su kaynaklarına ulaşmanın zorluğu bir yana, kullanmak için evlere, otellere sunulan hatta ki rezerv son zamanlarda iyice yetersiz kalmaktaydı. 

DSİ' nin geliştirdiği bir proje ile Anamur' daki Dragon çayı üzerine kurulacak ve 1.1 milyar TL'ye mal olacak Alaköprü barajından 80 km uzaklıkta ki KKTC'ye isale hattı inşa edilecektir. Büyük bir kısmı tamamlanmış olan barajın yıllık 130 milyon metreküp su rezervine sahip olacağı öngörülmektedir. 

Proje kapsamında Türkiye’de inşa edilecek Alaköprü Barajı’ndan alınacak su, denizden geçirilerek KKTC’de inşa edilecek Geçitköy Barajı’na iletilecektir. Bu dev projenin Türkiye, deniz geçişi ve KKTC olmak üzere 3 ayağı bulunmaktadır.


Alaköprü barajından 23 km uzunluğunda bir isale hattı ile sahile getirilen sular burada inşa edilecek olan dengeleme deposundan, tamamı 80 km uzunluğunda deniz altından döşenen borularla KKTC'ye ulaştırılacak.  Bu hattın yılda 75 milyon metreküp suyu barajdan KKTC 'ye aktarmasıı öngörülmektedir.



80km lik deniz altına döşenecek borular Ø1600 çapında PE100 standartında, Küçükkuyu'da kurulan entegre bir tesiste yerinde imal edilmektedir. Boruların her biri 50m yekpare üretilip, birbirlerine elektrofüzyon kaynakla yerinde birleştirilmekte ve denize sürülmektedir.


Bu dev proje ile yılda 75 milyon metreküp su KKTC’ye iletilebilecektir. Proje gerçekleştirildiğinde KKTC, 50 yıllık perspektifte su ihtiyacını karşılayacak bir kaynağa sahip olacaktır. Elde edilen suyla içme, kullanma, sanayi ve sulama amaçlı kullanımlar yapılabilecek ve projenin sulayacağı 4.824 hektar alanda yapılacak sulu tarımla bölgenin ekonomik kalkınmasına da büyük katkılar sağlanacaktır. Bugüne kadar her şeyini yavru vatanla paylaşan Türkiye bu proje ile suyunu da paylaşacaktır.


14 Ağustos 2013 Çarşamba

Tokyo Taşkın Kontrol Sistemi, G-Cans Projesi

Şehirlerde yaşayan insanlar için yaşam alanlarının arttırılması, yani kensel gelişimin büyümesi, yaşam kalitesini arttırmak için vazgeçilmez bir ilerlemedir. Ancak, nüfusu metropol düzeyinde olan şehirlerin, daraltılmış merkezi şehirleşme anlayışında büyümesine devam etmesi, beraberinde bir çok sorun yaratmaktadır. Bunlardan biri doğal çevrimin kentler üzerinde ki etkisidir. Yazın bunaltan yüksek nem düzeyinde ki sıcaklıklar yada kışın felaket getiren yağış ve seller gibi... 

Japonya'da 1992'de başlatılan bir proje ile, Tokyo şehrinde, yağış ve tayfun zamanlarında yaşanan sel felaketlerinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir. G-Cans olarak bilinen bu proje şehir altında devasa tüneller ve depolardan oluşan sistemlerden meydana geliyor. 


1.5 milyar Euro'ya mal olan bu taşkın kontrol projesi, Tokyonun kuzeyinde Saitama bölgesine kurulmuştur. Sistem, 32m çapında ve 65 m yüksekliğinde 5 tane dehliz şaftının, yerin 50m altında giden 6.5 km lik tünellerle birbirine bağlanmasıyla oluşmaktadır. 


Dehliz şafatlarını google maps üzerinde görmek için: 1.şaft, 2.şaft, 3.şaft, 4.şaft, 5.şaft

Ana yağmursuyu deposu 177m uzunluğunda, 78m genişliğinde ve 25m yüksekliğindedir. 


Resimde görünen depoda her biri 500 ton gelen 59 tane kolon bulunmaktadır. Bu kolonlar 10MW gücünde bir pompaya bağlı olarak saniyede 200 ton suyu Edogawa nehrine deşarj edebilecek kapasitededir. Kanallar içinde toplam 44milyon litre su hareket etmektedir. Bu sisteme 14000 türbin ile enerji sağlanmakta ve her türbin bir Boeing 737 motoru kadar enerji kullanmaktadır.


Tokyo afet yönetim merkezine göre, 3 gün boyunca 550 mm yüksekliğinde bir yağış Tokyoya düşerse, Arakawa nehrinden başlayacak taşkın ile 97 metro istasyonu taşkına maruz kalacaktır. 200 yılda bir olabilecek böyle bir durumda bile G-Cans bu suların drene etmektedir. 




27 Temmuz 2013 Cumartesi

Sel ve Taşkınlar sezonu Temmuz'13

Temmuz ayı dünyanın bazı yerlerinde ve Türkiye'de yoğun yağışların olduğu bir ay olarak geçti. Hatay Dörtyol'da meydana gelen sel ve heyelan sonucu 5 insanımız hayatını kaybetti.
Hatay 4  Hatay 5
Her zaman olduğu gibi yanlış şehir planlaması, yağış sularının yerleşim alanı içinde birikmeye ve taşmaya zorlamıştır. Çünkü suya akması için bir yatak bırakılmamıştır. Yukarıda Hatay'dan resimler paylaştım. Sol üstte bulunan resimde dikkat edilirse, köye giren yollar için kaba bir dolgu yapılmış. Bu dolgu nehir yatağının tam üzerinde görünüyor. Hızla gelen nehir suları bu dolgunun altını hızla oyarak yolun çökmesine sebep olacaktır. Sağda ki resim ise, havzadan toplanan suların, yine köy içinde kullanılan bir yola taştığını görebiliyoruz. Demek ki suyun doğal akış güzergahı burası. O halde yol yanlış yerde planlanmış. Şunu her zaman hatırlamak gerekir: Su da, insanlar gibi, her zaman en kısa ve en kolay yoldan akıp gitmek ister.

Temmuz ayının başında, Samsun Sinop arasında yol yapımına devam eden bir şantiye de sel sularından etkilendi. Cengiz inşaat şantiye mobilizasyonunu su toplama havzasının üzerine kurulduğundan, gece bastıran yağmur ile birlikte gelen sel, şantiye konteynırlarının olduğu bölgeyi bastı.



Havzalarda sıklıkla yanılgıya düşülen konu, su yatağının yanlış hesaplanmasıdır. Genelde genişliği, rutin debisi ile doğal olarak oluşmuş yataklar, kimi zaman yoğun yağış nedeniyle daha geniş yataklara ihtiyaç duyacaktır. Bunun tespiti ise ancak GIS veya hidrolojik hesaplarla mümkün olabilmektedir.

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Dere ortasında yıkılan köprü

Bundan bir kaç ay öcne Polonya'da şiddetli bir yağış oldu. Bu yağışın hemen ardından bir nehir ve üzerinde ki köprünün, hızla akan nehir sularına nasıl yenik düştüğü kaydedilmiş.
http://www.iha.com.tr/sel-sulari-kopruyu-boyle-yikti-18506-4-vid

23 Mart 2013 Cumartesi

Yanlış yere konulmuş yağmursuyu ızgaraları

Yollardan ve civarında ki alanlardan gelen yağış sularının toplanması için yağmursuyu ızgaralarına ihtiyaç duyulur. Yağmursuyu altyapı hatlarının kalbi olan bu ızgaralar, yağış sonrası akışa geçen yağmur sularının yeraltı hatlarına iletilmesi için birer kapıdır. Yol üzerine veya bulunması gereken yere doğru noktada yerleştirilmedikçe, yağmursuyu altyapı hatları doğru ve planlandığı gibi çalışmaz. En çok yapılan yanlışlardan biri, yolun deverine göre yerleştirilmeyen ızgaralar. Yağmursuyu akışını yolun dever çizgisine göre izlediği için, devere göre yerleştirilmemiş ızgara, akışta olan suları toplayamaz. İşte bir örnek:


22 Mart 2013 Cuma

Dünya su günü



Birleşmiş milletler, 1993 yılında, 22 Mart gününü “Dünya Su Günü” olarak ilan etmiştir.

BM üyeleri, dünya ülkelerinin giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek için, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılmasının sağlanması ve teşvik edilmesi amacıyla bu isimde bir gün adanmasını kararlaştırmıştır.

Henüz girişimler devam etse de, günümüz teknolojisi ile insan kanı gibi içme suyu da yapay olarak üretilememektedir. Çeşitli yöntemlerle -ki bunlar çok pahalı- üretilen su, insan sağlığı açısından vücuda gerekli mineralleri sağlayamadığı için içme suyu özelliği taşımamaktadır. Yeryüzünde ancak doğal çevrimini tamamlamış ve biyolojik açıdan temiz olan suların oluşturduğu tatlı su kaynakları içme suyu olarak kullanılabilmektedir.

Dünya üzerinde ki suyun dağılımına rakamlarla bakarsak, akıllarda ki tabloyu daha net çizebiliriz.
Yeryüzünde ki toplam su hacminin ancak %3’ü tatlı su kaynağıdır ve içilebilir özellik taşır (1). Bu %3’lük dilimin de;

·         Ancak % 0.3’ü hızlı ulaşılabilir tatlı su kaynağıdır, ucuzdur.
·         %30 luk kısmı yer altı suyudur ve ulaşılması zahmetlidir, pahalıdır.
·         %69’u buzul tabakasıdır, çeşitli işlemlerden sonra içme suyu özelliği kazanır ve çok pahalıdır.

Bu da kaba bir hesapla yer yüzünde ki her 1.000.000 m³ suyun sadece 90 m³ ünün tatlı su niteliğinde ve içilebilir olduğunu göstermektedir. Aşağıda ki renksel dağılım ise, insanların ülkelerde ki içilebilir suya ulaşabilme durumunu göstermektedir. Nüfusu hızla artan ülkelerin ileride sarı ve kırmızı bölgeler içinde yer alacağı düşünülürse, Çin’in önümüzde ki 20 yıl içinde en büyük ekonomik sorununun su olacağı tartışılmaktadır (2). Afrika kıtasında ise su kaynaklarına ulaşılması konusunda, yıllar geçmesine rağmen, altyapı yatırımları hala yeterli düzeye gelmemiştir.




İnsan sağlığı açısında hayati önemi olan suya ulaşmamız bir gün gerçekten zor olursa, sağlığımız açısından her kaybettiğimiz su yüzdesi için neler hissedebileceğimize bir bakalım.

%1: Susuzluk hissi çekeriz, ısı düzenimiz bozulur ve performansımız azalır,
%3: Vücut ısı düzenimiz iyice bozulur ve aşırı susuzluk hissi başlar
%4: Fiziksel performansımızın %20-30 ‘unu kaybederiz
%5: Baş ağrısı başlar, yorgunluk iyice artar
%6: Halsizlik, titreme başlar.
%7: Fiziksel aktivitemiz sürerse bayılmalar yaşamaya başlarız.
%10: Bilinç kaybı yavaşça başlar ve artarak devam eder.
%11: Vücut dirençsizliği baş gösterir ve koma durumu başlar.
%12: %97 oranında ölümle sonuçlanır.
%15: %100 ölürüz.

Su, hayata canlılık veren, insanlığın ortak kullandığı nihai tek kaynak ve mirastır. Hiçbir doğal zenginliğin, yaşamımızda su kadar önemi bulunmamaktadır. Bugün harcadığımız her damla suyun, yarına daha az kaynak bırakacağının bilincinde su tüketirsek, çocuklarımızın ve gelecek neslin üzerinde, onlara yaşam hakkı sağlamak adına, vicdanen, doğru sorumluluk içerisinde hareket etmiş olacağız.  Bireysel açıdan önemli olan ve üzerimize düşen, suyu tüketmemek veya şimdikinden az tüketmek değil, gereksiz kullanımı önleyici tedbirleri hayatımıza katmaktır. Kaynaklarımızın korunması ve sürdürülebilirliği açısından herkesin bu sorumluluğu taşıması dileğiyle, dünya su günününüz kutlu olsun.

13 Mart 2013 Çarşamba

Şehirleri artık taşan nehirler basmayacak-Urbanflood



Nehirlerin taşarak şehirlerde sel baskınlarına yol açması engellenebilir mi? Bu soruya uzun süre barajlarla yanıt verilmeye çalışıldı. Fakat bu yapılardaki sorunlar sel baskınlarının yaşanmasını engelleyemedi. Peki bu felaketleri engellemek için başka bir yol mümkün mü?

Urban flood Avrupa projesi çerçevesinde çözüm getirmeyi hedefliyor: Avrupa Birliği Araştırma Programı ile geliştirilen yeraltı ve su altı alıcıları, yaptıkları ölçümleri farklı ülkelerde bulunan veri merkezlerine gönderiyor. İngiltere’nin doğu kıyısındaki Boston, bu yeni teknolojinin test edildiği başlıca şehirlerden biri. Okyanustaki gel-gitlerden kaynaklanan nehir taşmaları bölge halkı için büyük bir tehlike oluşturuyor. Konu üzerinde çalışan mühendisler, bentlerin bulunduğu ıslak zeminlerde rahatlıkla işleyebilecek farklı türlerde, makul fiyatlı ve güvenilir alıcılar üretti. Yapılan ölçümleri internet üzerinden eş zamanlı bir şekilde takip etmek mümkün. Boston’daki bu dokunmatik ekran, yapay zekaya sahip sistemin nasıl çalıştığını halkın anlamasını sağlıyor. Sistem bir sorun olduğunu fark ettiğinde yetkililere sinyal göndererek uyarıda bulunuyor. Yetkililer program sayesinde barajda normalde fark edemeyecekleri sorunları öğrenmiş oluyor. Yazılım, bentlerin yıkılması halinde bölgenin hangi hızla sular altında kalabileceğini de ölçüyor. Ayrıca bölge halkını kurtarma çalışmalarında en güvenli yeri de işaret ediyor. Güvenilirliği kanıtlandığı takdirde bu sistem Avrupa ve dünyanın farklı bölgelerinde kullanılabilir. İklim değişikliklerinden etkilenen ve sel baskını riski bulunan şehirler böylece kurtarılabilir.

Detaylı bilgiler için : http://www.urbanflood.eu


8 Şubat 2013 Cuma

Maslakta bir yer

İstanbul Maslak'ta senelerdir aynı görüntü. Yer Maslak camisinin önü. Her yağmurda, yolun çukur noktasında biriken yağmur suları ve kapanan yoldan geçmek için kaldırım sırasında bekleyen insanlar. 



17 Ocak 2013 Perşembe

Yeraltı suyu neler yapabilir?

Brezilyanın Campo Grande şehrinde yolda arabasıyla ilerleyen bir adam, yolun aniden çökmesiyle, arabasını çukurun içinde bırakıp, canını son anda kurtarmış. Yolda oluşan göçük, arabayı 2 dk içinde tamamen çukurun içine çekmiş. 

Resimde göründüğü gibi, araç çukurun içinde çekiliyor. Demek ki göçük gittikçe derinleşiyor. Dolgu alanlarında zemin sıkıştırması iyi yapılmamışsa, bu katmanlar zamanla yeraltı su kuvvetlerine karşı direncini yitiriyor. Asfalt zeminler geçirgen zeminler olduğu için hem yüzeysel suyun hem de yer altı suyunun sinerjik etkisi, yolda çökmelere, kopmalara ve ya yarılmalara sebep olabiliyor. 


Böylesine büyük bir göçüğü sadece dolgunun iyi sıkıştırılmamış olmasına bağlayamayız. Burada bir yeraltı suyu hareketi söz konusu. Yer altında ki akiferin hareketi esnasından yer altında oluşturduğu jeoloji ve basınç değişimlerini tahmin etmek kolay değildir. Bu nedenle hidrojeolojik etüdlerin çok iyi yapılması gerekiyor.