2006 yılı Ağustos ayı, Antalya Lara'dayım. 5 yıldızlı otelimde keyif yapıyorum. Şehir merkezini merak ettim ve bir taksiye atlayıp Antalya'da vakit geçirdim. Otele dönüşümü bir minibüsle yaparken, seyrek bir yağmur başladı. Minibüs bir yerde durdu ve otelimin az ötede olduğunu söyledi. Bende indim ve yürümeye başladım. Ancak yağmur her saniye şiddetini arttırdı. Az ötede olan otelime ne kadar yürüdüysem ulaşamıyordum.Yağmur suları 15 dk içinde birikmiş ve artık dizime kadar gelmişti. Yaklaşık 1 km sonra bir taksi durağı buldum ve otelime öyle dönebildim. Otelin lobisinde denizden elbiseleri ile çıkmış biri gibi yürüyüp, resepsiyondan anahtarımı alıp odama çıkmıştım. İşte Akdeniz'in yağmuru ile tanışmam o yıllara dayanır. Ne demek olduğunu, nasıl geldiğini, nasıl gittiğini bizzat tecrübe etmiş olanlardan biri de benim. Bunu anlattım çünkü biraz sonra aşağıda okuyacaklarınız bu hikayeden daha abartılı.
Geçtiğimiz cumartesi (25 ekim), Antalya'nın Manavgat ilçesine ortalama 199.4 kg/m² yağış düştü. Antalya'da 50 yıllık istatistiklerde ekim ayı yağış ortalaması 78 kg/m². Normalin 2.5 katı daha fazla. Bu yağmurda yürüdüğünüzü ve evinize ulaşmaya çalıştığınızı düşünün bir an için! Yanda ki resme bakarak nelerle karşılaşabileceğinizi bir an için hayal edin!
Aslında bunda şaşılacak bir durum yok. Yani yağmurun az veya çok yağması normal, fakat bıraktığı izler ve yaptığı etkiler karşısında, "acaba nasıl bir alt yapıcılık uyguluyoruz" diye sormadan edemiyorum.
Antalya ile konuya başlamış olsam da geçtiğimiz hafta İstanbul, Manisa, Kırklareli, Muğla, Burdur da benzer durumlar meydana geldi. Televizyonlardan kapanan D-100 kara yolunun halini hepimiz gördük. Yol altında ki menfezin tıkanması ile tepelerden gelen sular yola taşmış ve yolu saatlerce ulaşıma kapatmıştı. Hadi buraya kadar da her şey normalmiş gibi kabul edelim. Bir alt yapıcı olarak beni en çok şaşırtan, bütün görüntülerde ya Polis yada İtfaiye den ziyade, dizine kadar çizmelerini çekmiş, yağmurluğunu ve baretini giyinmiş, emniyet kemerini beline başlamış, asıl konunun teknik muhatapları olan mühendis ekipleri hala böyle bir olayda, bir tek resim karesinde bile göremedim.
Sert bir kış bizi bekliyor. Bu görüntüler ile bu yıl bir çok olayda karşılaşacağız gibi. Temennim "su akar yolunu bulur" alt yapıcılık anlayışının ciddi maddi ve can kayıplarına neden olmaması. Türkiye bir çok alanda kabuk değiştirdiğini iddia ederken, ilerlediğini, geliştiğini, büyüdüğünü iddia ederken, böylesine önemli ve insan hayatı ile direk irtibatlı alt yapıcılık konusunda "doğal afetçi veya kaderci" yaklaşımı hala kıramadığı gerçeklerle ortada.
Su akar yolunu bulur ama gün gelir o yolu evinin tam ortasından geçirir!
Sevgiler...